TEZKERE Mİ, SAVAŞ İSTERİSİ Mİ?
 
NATO’nun Norveçli yeni Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, IŞİD saldırısına karşı NATO’nun yükümlülüklerini yerine getireceğini ve Türkiye’nin yanında olacağını açıkladı ancak, hükümetin TBMM’den geçirdiği tezkere içeriğinde yer alan konularda ve özellikle de tampon bölge konusunun kendi gündemlerinde olmadığını söyledi.
 
Genel Sekreter hükümetin koalisyona katkı ve IŞİD’le mücadeleye destek için “olmazsa olmazlar” arasında saydığı maddelerin kendileri açısından gündem oluşturmadığını dile getirerek, bir anlamda hükümeti açığa düşürdü ve üstü örtülü olarak da Türkiye’nin talep ve beklentilerinin
“ciddiye alınmadığını” ifade etmiş oldu.
 
Ankara'daki temasları kapsamında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan
Davutoğlu ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile bir araya gelen NATO Genel
Sekreteri Dışişleri Bakanıyla görüştükten sonra, Bakanın gözüne baka baka 'tampon bölge' konusunun NATO'da hiç görüşülmediğini belirtti.
 
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, IŞİD’le mücadele için kara harekatı
gerektiğini ancak Türkiye’nin bunu tek başına yapmasının söz konusu
olamayacağını haklı olarak söylese de ne NATO’dan ne de diğer batılı
ülkelerden kara harekatı için Türkiye’ye herhangi bir destek açıklaması
yok. Bu durumda hükümetin Türkiye’yi hedef ülke haline getirmek gibi bir
yanlışın içine girmeyeceğini ummak istiyorum.
 
Tampon bölge dışında hükümetin ısrarla üzerinde durduğu uçuşa yasak
bölge konusunda da ne NATO’dan ne de ABD’den bir destek gelmedi. Yani hükümetin önerilerinin ağırlığı yok. Kaldı ki uçuşa yasak bölge ilan ettiğiniz zaman şu anda yürütülen hava operasyonlarını gerçekleştiren koalisyon güçlerinin uçaklarının da o bölgede uçmaması gerekir. Böyle bir şey düşünülemeyeceğine ve IŞİD’in de uçağı olmadığına göre bu talepte ısrarlı olunmasının gerçek amacının da Esad ve Suriye Hava Kuvvetleri olduğu anlaşılıyor. Güvenli bölge yaratılması eğer uçuşa yasak bölge anlamında dile getiriliyorsa, belirttiğim gibi, NATO çerçevesinde bu koalisyon güçlerinin uçaklarının da uçmaması anlamına gelir. Dolayısıyla ne NATO’nun ne de ABD önderliğindeki koalisyonun, hükümetin bu ısrarına onay vermesi söz konusu olmayacaktır.
 
Karadan bir güvenli bölge oluşturulması, tıpkı Kıbrıs’taki gibi Birleşmiş
Milletler Barış Gücü ya da benzeri bir ortak NATO gücünün tezkere
çerçevesinde Türkiye’ye gelmesi ve karadan bir bölgenin güvenliğini
sağlaması şeklinde olabilir. Ancak göründüğü kadarıyla ne koalisyon
ülkeleri ne NATO ülkeleri askerlerinin hayatlarını riske atmak istemiyor.
Koalisyona dahil olan ülkelerin hiçbirisinin ülkelerinin parlamentolarından
çıkarttıkları kararlarda bizim hükümetin tezkeresinde yer aldığı gibi,
askerlerin kara harekatına girişmesi, yabancı askeri kuvvetlerin ülke
topraklarında konuşlanması vb. yetkiler yok. Dolayısıyla NATO ve ABD ile batılı müttefiklerin Türkiye hükümeti ile aralarında bir mutabakat söz konusu değil. Onlar kara harekatını Türkiye’nin üstlenmesini, TSK’nın IŞİD’le karada çarpışmasını istiyorlar. Bu yönde baskı uyguluyorlar.
Türkiye Suriye topraklarına girdiği anda da Esad hükümeti bunu savaş ilanı sayacağını ve yanıtsız bırakmayacağını daha tezkere TBMM’de kabul edildiği gün açıkladı.
 
Kaldı ki böyle bir durumda daha önce de belirttiğim gibi, Türkiye karşısında sadece Esad’ı değil, Rusya ve İran’ı da bulacaktır.
Saygılarımla
 
Editör: Haber Merkezi