9 Günlük Korona Hikâyesi

Kırıldı sandım kırılmamış, Tükendi sandım o da yanıttı tükenmemiş, ucu kurumuş. Yazma imdadına yine kurşun kalemim yetişti. Çünkü bilgisayardan mahrum olunca yazacak bir kağıt bulursan elinde de karakalemin olursa yaz yazabildiğini.

İnsanın başına bir anda ne geleceğini elbette bilemez.Sen ne kadar uğraşsan,didinsen çaresi yoktur.Allahın dediği olur.Bu sözü elbette ki herkes kabul eder.Etmemek mümkün değildir.Benim kahve hayatım yok..Dışarıya çok çıkmıyorum.Cumadan cumaya yalnızca namaza gidiyordum.Mesafeye uyarak maskeli ya içerde ya bahçesinde kılınan namazda herkes kurallara uyuyor.Karşıdan karşıya selamlaşıp vedalaşır cemaat.10 Kasım günü bir konferansa katıldım.Orda da kurallara uyuluyordu.3-5 gün sonra başlayan öksürük illetinden rahatsız olunca Aile doktoruma gittim.Kendisi 2-3 gün içinde geçmez ateşin de çıkarsa hemen hastane git ağabey dedi.22 Kasım Pazartesi Dahiliyeci doktor Hanım muayene ve tetkikler sonrası çekilen filmi Göğüs doktoruyla incelenmesi sonrası öksürüğün ciğerdeki lekeden geldiği ortaya çıkması ve yapılan test sonrası korona hastalıklarına bakan göğüs doktor Hanımımız “seni hastaneye yatıracağız korona ya tutulmuşsun ”diye beni o bölümdeki bir odaya yatırdılar.İhtiyacını görebilirsen refakatçi almayabilirsin dediler.Ben de rekaketçi istemedim.O gece ilaç tedavilerine başlandı.Ceketimin cebindeki küçük defterime bir şeyler yazayım dedim.Elim bir türlü yazıya gitmedi.Zaten bu tükenmez kalemleri dik tutarak yazmaya başlamazsan adı tükenmez ama sanki içi tükeniveriyor.Her zaman Ceketimde bir kurşun kalem ve kalemtıraş makinesi taşırdım aksilik o gün cebime koymamışım.İki gün canım yazmak değil karşımdaki TV’ye bile bakmak istemedi.Yakınlarım devamlı arıyordu.Gazeteci arkadaşım Tahsin ve Hilmi ağabey her gün aradı.Arayanlara durum raporumu ulaştırıyordum.Ramazan abi de duymuş.Elbette kimse derdime bir çare bulamazdı ama hepside ihtiyaç sordular sağ olsunlar.Başkanımız Yaşar hocam duyunca “eyvah yazarlarımıza ne oluyor” diye telaşla aradı.İnsanlar duyuyor elbette ki üzülüyorlardı.Muhtar Niyazi de arayınca sakın paylaşıp duyurmayın insanlar telaşa düşmesin dedim. Çünkü 4000 e yakın arkadaş vardı.

Kalemimin kırılmaması için uğraşılıyordu. Sağlıkçılarımızın her biri görevini yapıyordu 3.gün baş hemşerimiz telefonla aradı. İsteğimi sorunca ondan bir kurşun kalem ve bir kaç kâğıt istedim. Sağ olsun bana kutuyla kurşun kalem takımı, yeterli kâğıt ve bir bloknot defteri süt yiyecek vsr getirip ”Abi sen yazmadan duramazsın bunlar her halde işine yarar diyerek verdi. Kendisine çok çok teşekkür ettim. İkinci günü doktorumuz geldi ve hastalığım hakkında bilgi vererek tedavi ile iyileştirileceğimi belirtti.

AŞI OLMAK ÇOK ÖNEMLİYMİŞ

Aşının önemini benim başıma geldiği için iyice öğrenmiştim. TVde Sağlık Bakanı ve doktorlar aşının önemini devamlı anlatırlar ya çok doğru söylemişler. Ben sağlıkçı değilim aşı olmayan ve olanların durumu hakkında bir yorum yapamam ama duyduklarıma kadar hayatını kaybedenlerin çoğu aşı olmayanlarmış. Ha! Bir de şu var ben aşı oldum virüs bana gelemez demeyin. Koruma tedbirlerine uymazsanız, maske takmaz mesafeyi dinlemezseniz aşınız olsa da korkun. Çünkü Bu virüs aşılı olana da bulaşıyor. Evde Mehtap torunumla kalıyordum 2 gün sonra test sonu onunda hasta olduğu ortaya çıktı ve karantinaya alındı. Ya benden ona ya da ondan bana bulaşmış olabilir. Çünkü o da çalışan biriydi. Seyyahatlarından kişilerden almış olabilir diye düşündüm. Velhasıl benden sonra torunum Mehtap da yakalandı. Ya benden ona ya da ondan bana veya dışarıdan biri bulaştırdı bu illeti. Torunumun genç olması sebebiyle evde karantinaya alındı. Üçüncü günüm böyle geçiyor işte hayırlısı Allahtan. Yardım ondan bekleniyor tabi ki.

AŞI KORUYOR MU?

Aşı olanda olmayan şunu iyi bilsin aşı elbette ki koruyor. Hele ki birden fazla aşı olduysan daha korucu olurmuşsun. Ben uzman değilim. Bunu başından geçenler ve sağlıkçılarımız söylüyor. Ben 4. Aşımı olmuştum. Ya olmasaymışım işte o zaman kurtuluşum olurmuydu olmazmıydı bilmiyorum. Öğrendiğim kadarıyla kurtuluşum aşıya borçluymuşum. Aşılar beni korumuş. Akciğere giden o virüsü Alyuvarlar yenememiş olmalı ki öksürük ilerlemiş. Kendimi halsiz görmüyorum. Ağrım sızım da yok ama yaşlı olmam ve diğer tansiyon klostor gibi bazı hasatlıklarımın olması ben elbette ki yıpratmış. Öksürüğüm geçer diye aile hekimime başvurmam yetmedi. Doktorum “Abi bu öksürük devam ederse hemen hastaneye git “dedi. Ben bir öksürük nedeniyle hastaneyi meşgul etmek istemediğim için gitmemiştim.Ama eğer ki aşılarım olmasaymış çoktan bu dünyadan göçmüş olurmuşum.

Onun için tüm arkadaşlara ve okurlarıma sesleniyorum. AŞI ZAMANINIZ GELDİĞİ ZAMAN MUTLAKA AŞINIZI OLUN… Aşınızı olduktan sonra da kurallar mutlaka uyun ben aşı oldum ben aşı oldum virüs bana bulaşmaz demeyin.

AŞI OLAN YAKALANMAZ MI?

Aşı olan yakalanmaz diye bir düşünce yok. Ben gencim beni ırgalamaz demeyin. Aşı olan da eğer kurallara uymazsa mutlaka virüsü kapıyor. Demek ki! İşte bu sorunun örnek cevabı benim demek ki kurallara uymadın mı yakalanıyorsun. Hele ki birde ben gibi 80’e merdiven dayamış tırmanmaya başlayan 78’lik bir ihtiyar delikanlı gib tüm arkadaşlarımın bunu iyiy bilmeleri gerekir.

Eğer 1-2 aşı olmuşsan da kurallara uyun. Aşı vücuduna girecek mikrop ile savaşamaya yarar. Savaşınız hastanede doktor ve hemşerilerimizin şırınga yolu ile vücuda gönderecekleri takviye kuvvetlerinin savaşa katılıp kazanmasına bağlı.

Vücuttaki Alyuvarlar ile mikropların nasıl savaştığını gösteren bir filmi rahmetli Besim Salman ağabeyimin Lale sinemasında izlemiş bu filmi bir hafta oynatmıştık. Bu Alyuvarlar savaşı aklıma yıllar sonra öyle geldi.40-50 yılı geçmiştir. Filmi anlatsam bayılırsınız. Filmin sonunda Doktorların da savaşa katılmasıyla hastayı ölümden kurtarıyorlardı.

Hastanede 4.günümde eski hatıraları hatırlayarak geçirmeye devam ediyorum. Sağ olsun Başhemşiremin verdiği kalem defter notlarımı tutmaya devam ediyorum. Hastalık nedeniyle mi kolum yazarken bitkin düşüyor bazen ara veriyor TV den müzik dinliyorum. İyi ki TRT eski Türk sanat ve halk müziklerine yer veriyor. Şarkılar türküler de zaman zaman insanı duygulandırıyor. Aşı olanın yakalanmaz diye bir düşüncesi olmasın. Aşınız size ancak koruyor ve ölümden kurtarıyor bunu tekrar tekrar söylemeye ve hatırlatmaya ihtiyaç duyuyorum. Ve mutlaka kurallara uyalım diyorum.

Türkiye de ve Dünyada aşıya karşı çıkanların haberlerini izliyoruz. Bazılarının yakalandığımda pişmanlık duyarak “ben pişman oldum mutlaka aşı olun” diye demeç verdikleri ve bazılarının kurtulamadığını duyuyoruz. Aşı üzerine belki çok kafa ütüledin Ayhan diyenler olabilir. Ama yaşlılık sınırında olan 65in üzerindeki her kesin dikkatli olmasın özellikle bu satırlarımdan vurgulamak istiyorum. Heleki birde ayrı hastalıklarla uğraşan ve ilaç kullananlar daha dikkatli olsunlar.

Her sabah erkenden odanıza giren nöbetçi hemşirelerimiz tatlı dilleri ve güler yüzleriyle maskeli olsalar da anlaşılıyor. Kontu rollerini yapıp ilaçlarımı serum bağlantısıyla yemek servisi başlıyor. Hani derler ya ben hastane ortamını yemeklerini sevmiyorum diyenler oluyor. Bence çok yanlış düşünüyorlar. Hastanelerimiz biz hastalar için velinimettir. Doğrusu yemekleri dört dörtlük mükemmel yemekler çıkarıyorlar. Her öğün ayrı ayrı yemek veriliyor. Sabah kahvaltısında aranan tek şey keyfi çayı oluyor. Karantina odasında olmasan onunda kolayı var. Başhemşiremize arkadaşları olsun diğer görevliler daima bir ihtiyacımın ve isteğimin olup olmadığını soruyorlar hepsinden de Allah razı olsun. Buradan sadece aşçı başına bir duyuru yapmak istiyorum her şey mükemmel yalnızca çorbanız çok soğuk oluyor diyorum.

Bu beşinci gün de geçiyor. Vakit varken AKROSTİŞ yazmaya devam etsem mi diye düşündüm. Gerçi Bilgi sayarım olmadığı için yazacağım kişi bilgisine ihtiyaç olacak. Ama dayanamadım ilk defa bilgisiz de olsa bir yaz bakalım Ayhan diye düşündüm. Doktorum Nuriye Karadeniz’e yazayım dedim. Beğenir mi bilmiyorum.

Nuriye hocamın 15 harfli bir ismi var. Bakalım zorlanır mıyım Akrostişe

Uzaklardan gelmiş olmalı çünkü soyadı Karadeniz

Rahat büyük şehirlerde okumuş, uğraşmış amacına ulaşmış

İnanıyorum okurken seçmiştir ben doktor olacağım diye

Yok, elimde hakkında geniş bir bilgi yazmaya uğraşıyorum işte

Elbette ki Akrostiş şiirini yazmak için kişiyi tanımak gerekiyor

Karadeniz adı beni ta yılların incesi Dinara ulaştırdı

Adliyede bu soyadı taşıyan Orhan Bey ve eşi vardı

Rahmetli oldularsa nur için de yatsınlar savcı ve hâkime hanım

Aralıksız her oynattığımız yabancı filme gelirlerdi Lale sinemasına

Doktorumuzun bu soyadı benzerliği olabilir yoksa akraba mı?

Elbette en büyük duamın tüm Doktor ve sağlıkçılarımıza olsun

Nerelerde görev yaptılarsa mutlaka hastaları onu çok sevmiştir

İmkânsızdır zaten hastaların doktorlarını sevmemesi sevgi dolu onlar

Zor zahmet de olsa bakın 15 harfli Akrostiş’i bitirdim umarım beğenir…

26 Kasım 21AK

Akrostiş yazmak benim ayrı bir özelliğim. Ben bunu 1964-65 de asker ocağında sevdiklerim için yazmaya başlamıştım. Yalnızca yazdığım kişi hakkında az da olsa bilgiye ihtiyaç duyuluyor. Hemşerilerime de yazmak istiyorum ama iyileşip bilgisayarıma kavuşursam isimlerini ve bilgilerine ulaşır o zaman yazarım. Yayınlanmasında sakınca görmediklerinde bastıracağım AKROSTİŞ 3 kitabımda yayınlarım.

6.GÜN5 Gün ne çabuk gelip geçti bilemedim. Günlerimiz derede akan su gibi akıp geçiyor. Hele ki eğer elinde bir meşguliyetin varsa bunun farkında bile olmuyorsun. Bazıları bana şaşar evden çıkmıyorsun, kahve hayatın yok nasıl vakit geçiriyorsun diyorlar. Bende meşguliyetim odlumu vaktin nasıl geçtiğini bilmiyorum diyorum.2-3 kez gittiğim bir vakitte kaptım bu virüsü. Bende ben 4.cü aşımı yaptırdım bana gelmez diyordum ama yanılmışım işte. Aşı beni korudu şükür ki öldürüp götürmedi.

Bazı yazar arkadaşlarla telefonda yaptığımız sohbette ne işler yapıyorsun sorusuna ben bir şeyler karalıyorum diyorum.Hilmi ağabey bazen kızgın bundan sonra yazmayacağım diye veryansın ediyor ama iki gün sonra köşe yazısını okuyorum.Bir de eski arkadaş şair,yazar,öğretmen emeklisi Rıfat Yiğit” Ya Aydede ne işler yapıyorsun benim elim yazıya gitmiyor “diyor.Evde canı sıkılıyormuş.Bakıyorum bir iki ay sonra yeni kitabını az da olsa kendi bastırıyor.Yazarların cilvesi mi bu bilmiyorum ama ben yazmadım mı epey bir ara veriyorum.Gerçi bende bir iki sefer kalemi kırıp köşeye çekilmeyi düşündüm ama okurlarım bana destek oldu.Özellikle Dinar konulu yazılarımı beklediklerini belirtmişlerdir.Siz bize bakmayın alışmış olan kudurmuştan beter olur mu diye bir laf var ya biz her halde öyleyiz değimli Hilmi ağabey,Rıfat hocam?

Bazen kafada yazacak bilgi azaldığı için duraklıyor insan. Çalışmalarımdan “Hayat Su Gibi Akıyor” Bir de yine gerçek hayat hikâyesi olacak olan Elife Ananın Çilesi 2000tane basılıp tükenmişti. Onun devamı olacak olan ablamın hayatını kaleme aldım.”Elife Ananın Kızı” adını verdiğim yeni çalışmayı da yarılamış oldum. Yiğenimden ablamın hatıra notlarını istedim geldiğinde eksikliklerle tamamlayacağım.

28 Kasım Pazar bugün hemşirelerimin ilgisi ve tedavim deva ederken her gün küçük bir torba serum takılıyordu15 dakika da bitiyordu bugün büyük bir torba serum takıldı. Ben sağlıkçılara karışıp nedenini sormuyorum onlar zaten doktorumuzun emirlerini uyguluyorlar. Serum akşama doğru bitti.

Oğlum Kemal Konya dan her gün arıyor bilgi alıyordu.O da bunu geçirdiği için bana da bazı bilgiler aktarıyordu.Tabi Gelinim Nilgün de hep arayanlar içinde.Arayanlarım çok oluyor.Ya sayfama yazsaydım kim bilir nasıl bir telefon trafiği olurdu.

29 Kasım Pazartesi. Her zaman ki bakım ve tedaviye devam edildi. Bu gün Korona odamdaki 8.günüm hayırlısı Allahtan diyorum. Elbette ki Allahın dediği olacaktır. Bugün 4 nolu sağlık ocağımdan aile doktorumuz Ahmet Akiş telefonla arayarak durumum hakkında bilgi aldı.Hasta olduğunda o izinliydi.Hastası olarak mı yoksa gazeteci yazar olmam mı arattı bilemem ama aradığı için Allah ondan da razı olsun.Her arayan ihtiyacımı soruyor .Allah hepsinden razı olsun.Cami hocamızın mahalle muhtarımızın ilgilenmeleri de onur verdi.İnsan ölüp gitse belki birkaç gün gündemde kalabilir hatırlanabilir.Ama her zaman “Bir zamanlar Dinar için bir yazar vardı” diye anılacak biri olmak bugün için beni bayağı duygulandırdı.Gazeteci Tahsin,Hilmi ağabey,Ramazan,muhtar Niyazi,Hüseyin ve diğer tanıyanlar size de ne desem az gelir.Tabii ki aile fertlerim her gün arıyor.Hele ki torunum Mürüşün nişanlısı ve ailesinin araması ayrı bir onur.Damat Sinan Özmen Şırnak’ta asker olmasıyla bile kaç defa arayıp içtenlikle “Dedeciğim” diye hal hatırımı sorması beni çok sevindirdi.Allah onu kazasız belasız günlerini geçirip vatani görevini tamamlayıp yuvasına kavuşmayı nasip etsin diyorum.

Bugün birkaç tüp daha kan alarak tahlile gitti. Yarın Allah kerim deyip elden bir şey gelmiyor işte.

30 Kasım Salı bugün 9.günüm.Öğleye doğru hemşire hanım geldi “Ayhan Ağabey öğle sonu gideceksin.Doktorun bir ilaç yazdı onu kullanacaksın ve evde karantinaya gireceksin ona göre tedbirlerini al dedi.Yemek sonrası hazırlandım.Oğlum Kaan’a telefon ederek gel benin götür dedim.Aşağı evde torunum Mehtap karantinada olduğu için Kaan Tokiye evine götürdü.Ve böylece karantina gümüm başladı..Birkaç gün dinlenip hastane notumu bilgisayara aktarmaya başladım.Bilmem paylaştığım arkadaşları sıdkım meşgul ettim mi onlar bir orana hastasının anıları olarak okuyabildilerse ne mutlu bana.Sayfamdan yayınladığım hastalık haberim sonun tıklayıp paylaşıp yorum yapan her dost ve arkadaşıma içtenlikle teşekkür ediyorum.

Sevgi ve Saygılarımla

Ayhan Kalkan

02.12.2021

Ayhan Kalkan 02.12.2021