HATIRLADIKÇA ÖZLENEN ANILAR 3

Kütüphanecilik Günlerim

1968- 1993= Arada geçen bir fiil tam 25 yıl 2 yıl bir hafta da askerlik görevini saydırarak 27 yıl hizmetle emekli olmuş bir kütüphanecinin 25 yıllık Dinar Halk Kütüphanesi anılarını okurlarımı sıkmadan ve çok uzatmadan bazı bölümlerde anlatacağım.

Bir ilkokul mezunu ve odacı olarak başladığım Halk kütüphanesindeki görevime girmeden önce 1966 Mayıs ayında Askerlik görevimi yaparak geldiğim Dinar da askere gitmeden önce çalıştığım Rahmetli Besim Salman ağabeyimin Lale sinemasında takılmaya başlamıştım. Sinemada Ramazan arkadaşım çalışmaya başlamış ve büfesini de o işletiyordu. Onunu yıllar önce Yıldız Sinemasında tanışmış Hüseyin Mera ile de kurduğumuz üçlü arkadaşlığımız başlamıştı. Sinemacılık günlerinin anıları ayrı bir konu olması nedeniyle bu günleri geçeceğim. Ramazanın evlenmiş çocuk sahibi olması ve benim işimde çalışmaya devam etmesini görünce Besim ağabeyimin “Ayhan geldin Ramazanla ortak çalışın” teklifine “Ağabey o işine devam etsin ben yeni geldim bir iş bulurum sağ ol bak o yuva sahibi olmuş ona ortak olmak istemem “dedim. Askerliği biz ağabeyim ile birlikte aynı yıl yaptık. Gelince o öğretmenlik görevine başlayınca onunla birlikte yapılacak düğün için benim istediğim kızı henüz bir işim olmadığı için vermemişlerdi. Dinar da kız istendi mi kız tarafının soracağı tek şey oğlunuz ne iş yapıyor sorusudur. Bunu eskilerimiz iyi bilir. Velhasıl benimde evlenebilmem için bir işe ihtiyaç vardı. İş bulma işi babama düştü. Arkadaşlarından Tahsin Öcal şoförler derneği başkanı, İbrahim Çeliker Milli eğitim müdürü gibi önemli kişilere benim için konuşmuş. İlk iş teklif gelince kendimi Şoförler derneğinin kâtibi olarak gördüm ve işe başladım.250 lira aylık alıyordum. O zaman için yeni evlenecek biri için iyi paramıydı bilmiyorum. Velhasıl iş sahibi olunca nasip olmuş düğünümüz yapıldı hem de Dinar da ilk defa çifte düğün olarak kayıtlara geçtik. Kâtiplik görevi devam ederken 967 Mayıs ayında Babam geldi “seni devlet memuru yapacağız İbrahim Beyin yanına git seni çağırıyor” dedi. Milli Eğitim müdürü İbrahim Beyin huzuruna çıkarak “Ben Ayhan Kalkan efendim” dedim. Bana şöyle bir baktı “Tamam git Kaymakam Beye kendini tanıt” dedi. Ben gittim kaymakam beyin huzuruna çıkarak kendimi tanıttım. Bana baktı “Tamam İbrahim Beyin yanına git o sana bilgi veriri” dedi.

İbrahim Bey bana bir hizmetli memurun nasıl çalışacağını anlatarak git nüfus örneğinin getir ve Hükümet tabibinden sağlık raporu al gel dedi. Denenleri yaptım ve huzura gelince “yarın sabah halk kütüphanesinde göreve başla” dedi. İşte böylece o yılların torpil söktüğü iş bulma işi böyle gerçekleşti. Şoförler derneğinden istifa ederek zimmetimi teslim ederek. Ayrıldım ve böylece göreve başladım.

1968 HALK KÜTÜPHANESİ ODACISI

Cumhuriyet meydanına bakan eski belediye binası 1960 yılında İbrahim Ayrılmaz isimli kaymakam tarafından açılan Devrim Kütüphanesi adı sonradan Halk Kütüphanesi adıyla hizmete girmiş bir memuru 300 kitabıyla hizmet ediyordu. Odacı olarak girdiğim görevimde öncelikle temizliğe önem veriyordum. Silip süpürüp ortalığın tozundan sonra 300 kitabı raflardan indirip çırparak tozlanmışsa temizledim. Raflara itinalı dizdim. Ben bu çalışmaları yaparken kapıdan bana gözükmeden içeriyi izleyen İbrahim Bey “tamam” demiş.”bu işine sadık” diye notumu vermiş.

1969 Baharı yeni girmişti. Mevcut memur polis olmak için iş den ayrılmıştı. İbrahim Müdürüm bana geldi durumu anlatarak ”Seni memur sınıfına alacağım yerine istiyorsan eşini alalım bana cevap ver dedi. Ben eşme yaptığım bu teklifi kabul etmedi. Çaresiz benim yerime başkası alındı. Aynı yıl yaz aylarıydı. Belediye binanın yıkılacağını yer olarak santral parktaki boş bir bina gösterildi. Uzun dikdörtgen şeklindeki binanın bir odası da bölünmüş oraya da belediye bandosu yerleşmiş. Düşünün artık Bir binanın yarısı kütüphane yarısı da Bando takımı var. Genel müdürlüğümüzün yapacağı bir şey yoktu. Çaresiz hizmete devam edecektik. Tek sorunum okuyucumuzun azalmasıydı. Okul müdür ve öğretmenleriyle işbirliği yaparak okuyucunun artmasını sağladım. Resim öğretmeni şimdi rahmetli oldu Hasan Geniş öğretmenimizle iyi arkadaştık. Ona durumu anlattım kendisi gerekeni yapacağını söyledi ve öğrencilere ödev vererek girdiği sınıfları kütüphaneye üye yaptırıp kitap okumaya mecbur tutmuştu. Her öğrenci en az 3 kitap okuyum konusuna göre kapak resmi yapacak diye ödev vermiş.Bir çırpıda okuyucu sayım artınca Genel müdürlükten gelen müfettişler çalışmalarımı olumlu notlandırmışlardı.

Bir gün oturdum Dinarda önemli kişilerden oluşan yirmi kişilik bir liste yaptım ve 7 kişi asil 7 yedek denetim filan görevlendirerek KÜTÜPHANE YAPTIRMA YAŞATMA DERNEĞİ ADIYLA dernek kurdum. Bu arada Belediyeden açığa ayrılan Lozan abide her gün kütüphaneye geliyordu. O yaz dışarıda okuyan yüksekokul öğrencilerinden aramıza katılan bir gurupla kütüphanede bulunan Hababam sınıfı piyesini kütüphane yararına oynamaya karar verdik. Yönetmenliği üstlenerek çok şahane bir piyes ortaya çıkardık. Amacımız elde edeceğimiz gelirle arsa parası biriktirmekti. Röl alan arkadaşlar “Ayhan abi birde kaymakamlıktan kitap toplama kampanyası için bir olur al da biraz kitap toplayalım kütüphanenin kitabı az “dediler. Gerekli onayı alınca Büyük şehirlerde yüksekokullarda okuyan arkadaşların topladığı kitaplar koli koli çuval çuval gelmeye başladı. Adacım Mehmet ile birlikte iki elden kitap listesi hazırlayıp Genel müdürlüğümden kayıt için onay istemeye başladım.Burada oynadığımız piyesteki arkadaşları bu sayfada saygıyla anmak hatırlamak isterim.Lozan Sarıoğlu /Müdür rolü,Mehmet Özalp /öğrenci İnek Şaban,Semra Şen/Bacı kalfa,Hayriye Demirkol/Müdürün yeğeni,Şakir Öztürk/ Beden öğretmeni,Halil Alaş/Tarih öğretmeni,Erdoğan Akpınar /Haylaz öğrenci,Yalçın Aslankara/Tulum Hayri şişman öğrenci,Sait Alaş,Osman Taşkın,/Diğer öğrenciler,Çiyan Sadi,Şaban Kavak,Osman Öztürk/Müfettiş,Abbas Çetin /öğretmen Kel Mahmut komedi olarak dört dörtlük bir gösteri yapmışlardı.

Basından gezici kütüphane haberleri okuyordum. Bir kütüphanecinin eşekle nasıl hizmet verdiği bana ilham verdi. Eşeğim yoktu ama mevcut bisikletim vardı. Adliyede Başsavcı benden adliyenin kitaplığına bir düzen sağlamamı istemiş kitaplıklarına kütüphane sistemi uygulamış yerleştirmiştim. Savcı beye ben dedim ceza evine ödünç kitap götürüp isteyenlerin isimlerine kayıt ederek 15 de bir değiştirip oradaki kişilere hizmet versek nasıl olur savcım izin verirmisiniz? Dedim. Savcı bey çok sevindi bana öncelikle nasıl ne tür kitaplar götürmemi ve nasıl işlem yapılması gerektiğini bu hususta ceza evi müdürüne talimat vereceğini söyleyerek izin verdi. Ben bisikletimin arka sepetine bağladığım bir kutu koli içine öncelikle şiir ve roman hikâyeden oluşan 50 kitap seçerek atladım bisiklete zaten bize yakın olan cezaevine varınca müdüre kendimi tanıttım ve önce onların tabiriyle bilinen alt kapı ardında giriş kapısındaki delikten içerde sıra olmuş mahkûm ve tutuklulara kitap dağıtmaya başladım. Kime ne kitabı verdiysem kayıt ederek 15 gün sonra geleceğim yeni kitaplar vereceğim siyasi olmayan kitaplardan istediğinizi bildirin getireyim dedim. Böylece istenen roman şiir ve bazı kitapları tabi elimizde olanları getirip kitap okunmasını sağlamıştım. Bu hizmetim uzun bir zaman sürdü. Bu arada cezaevine bir öğretmen görevlendirilmiş okuma yazma bilmeyenlere kurs veriyordu. Öğretmen Kenan unutmadımsa ona dedim ki gel ceza evine kitap bağışı kampanyası açalım ve cezaevine kütüphane kuralım dedim. Uygun gördü ve kendisi de müdürü ve savcısının olurunu alarak bu kampanyayı açmıştık.

Benim Kütüphanedeki kitap sayım bir çırpıda 300 den 3000’İ geçmişti. Biliyormusunuz 93 de emekli olduğumda kaç kitap devretmiştim biliyor musunuz.30000 bin kitap devretmiştim.1971 de Ankara da katıldığım mesleki kursum dönüşünde kütüphane hizmetlerine daha önem vermeye başladım.1979 da Belediye başkanı olan Kadri Veziroğlu bando birlikteliğimize son verdi. Bizi atıl duran 2.Hal binası üstündeki dükkânları kütüphane hizmeti verecek düzeye getirip taşıttı. Parktan bandodan kurtulmuştuk. Okuyucumuz iyiydi. Okullarla işbirliğime devam ettim.23 Nisan ve Cumhuriyet Bayramlarında bazı öğrenci ve vatandaşa kütüphaneden en çok kitap okuyan faydalanan kişiler olarak çeşitli hediyeler dağıtmaya başladım. Bayramlarda kaymakam onayı ile yapıyordum halkın öğrencinin ilgisini çekmek amacımdı. Hediyeleri bankalardan ve iş adamlarımızdan temin ediyordum. Ben kitap ciltlemeyi Aytekin ağabeyim okulda iş dersinde kitap ciltleme işi yaptığından bende ondan öğrenmiştim. Kursada gidip gelmem bana diploma kazandırmıştı. Belgem olduğu için cezaevinde açılan kitap ciltleme kursu vermeye başladım. Girdiğim kurslar sonrası hem ciltleme sanatını öğretiyordum ciltleme yaptığımız cezaevi kitapları da hep ciltleniyordu. Son girdiğim kurs sonrası ceza evi kitaplığının 3000 kitabı vardı hepsini de ciltlemiştik. Son kurslarda öğretmen beyde kursa katıldı ve ona da belge verdim ve bundan sonraki kursları o yaptı.

Kütüphaneye gelen Kütüphane dergisine göz gezdiriyordum. Dergi hep yurt dışındaki kütüphaneleri tanıtıyordu. Onlar hakkında makaleler yazılar vardı. Çok kızıyordum. Bir gün oturup genel müdürüme bir mektup yazdım. Dergideki yazılan kütüphaneleri tanıtacağınıza Anadolu’da ki kütüphanelerimizi tanıtın. Örneği Dinar Halk Kütüphanesini tanıtalım. Nasıl ne şartlar altında hizmet veriyor. Kaç okuru kaç kitabı var. Binası nasıl her belediye başkanının değiştiğinde oradan oraya taşınan binasının nasıl olduğunu anlatın. Bu devletin böyle bir kütüphaneye yeni bina yapamaz mı diye yazın… Daha daha neler yazdım hatırlamıyorum…

Mektubumu Genel Müdürüm Hasan Duman’a özel olarak göndermiştim. Bir ayı geçmişti yazın okular kapalı olunca gelen giden az oluyordu. Odacımı bir hizmete yollamıştım. Yalnızca masamda otururken açık kapımdan içeri eli çantalı biri girdi. Ben karşımızda çalışan muhasebeci Nail ağabeye sigorta müfettişi geldi sandım. Ayağa kalkarak ”Buyurun efendim birine mi baktınız” dedim. Kişi ”Ben Ayhan Kalkana baktım” dedi. Ben şaşırdım.”Buyurun benim” dedim. Kişi ”Bende Hasan Duman” dedi.

Nasıl şaşırmıştım Abdili saptiyi kaybettim. Şaşkınlıkla sormuşum” Genel Müdürümüz Hasan Duman mı? Dedim. Kişi cebinden kimliğini çıkarıp gösterdi.”İnandın mı” dedi. Ben” Özür dilerim yalnıza adınızı duyunca şaşırdım. Genel müdürümün bizi ziyaret edeceği aklımın ucuna gelmezdi. Ben sadece sizden bir yazı bekliyordum” dedim.

Müdürüm ”Beni buraya getiren o gönderdiğin sitemli mektubun oldu. Ama doğru yazmışsın biz taşra kütüphanelerimize gidip ilgilenmedik. Biz sanıyoruz ki belediyeler size yardımcı oluyor. Ben Denizliye gideceğim ama sana özel uğradım yerinde seni görüp değerlendirmek için geldim” Dedi. Ona kütüphanemi gezdirdim ayrı depomu gösterdim. Memuru olamayan anahtarı bende olan çocuk kütüphanesine götürdüm. Belediye başkanı ve Kaymakam yerinde olmadığı için onlarla görüştüremedim. Belediye önünde vedalaşırken bana dedi ki ”Ayhan Bey sana söz veriyorum amirlerinle görüş bana1200 metrekarelik bir arsa temin edersen sana zemin katıyla 4 katlı modern bir bina yaptıracağım. Kasım ayına kadar arsa işini halledersen bu yıl planlamaya sokarım “dedi. Ve Denizliye doğru gitti.

Ben o gün bulacağım yerlerde arsa aramaya sormaya soruşturmaya başladım. Ne belediyeden, Ne kaymakamlıktan, Tapudan istenen miktar bulunmuyordu. Altmış evlerdeki Atatürk İlkokulu karşısında ki evimizin penceresinde kahvaltı yaparken okulun bizden köşesine yeni bir okul binası yapıldığı için inşaat vardı. Ne güzel yeni bir okul yapılıyor biz ne yaparız sorusunu kendime sormadan kafam dank diye attı.Karşımda10 bin metre arsaya sahip bir okul vardı. Bu köşeye doğru bina yapıyorlar bakın öbür köşe alt köşeler duruyor buradan temin edemem mi diye hemen giyinip doğruca Milli eğitime gittim. Kulakları çınlasın müdür Şükrü Parıldar dı. Durumu ona anlatım bana buranın tapusu bizde değil Valilik Tüzel kişiliğinde ancak arsa ondan çıkar” dedi. Kaymakam beye giderek durumu anlattım. Derneğimizce karşılanmak üzere en düşük fiyat karşılığı 1500 m. arsa talebinde bulun bakalım ne diyecekler dedi. Hemen yazıyı gönderdim ama derneklere arsa temin edemeyiz diye ret geldi. Bu sefer Kütüphane olarak kaymakam imzası ile aynı isteği yaptım. Kaymakam Beye “Bana bir gün izin ver efendim ben Ankara ya gidip bu işe siyasetçi koyacağım “dedim.”Tamam çok iyi yaparsın sumen altı bir kağıt imzala koyup git” dedi. Ve Pazartesi Ankara da Milletvekilimiz Hamdi Özsoyun yanında oldum. Millet Vekilime her şeyi anlatarak. Bu süreç iki hafta sürdü uzatmayayım en sonunda istenen arsayı aldık ve Genel müdürüme “Buyur efendim arsası benden yaptırması sizdendi ”diye dosyayı önüne koydum.Bu ziyaretlerde Hamdi Beyden bir de ilçelere müdürlük kadrosu veriliyormuş bakanlıktan bizim için koparırısın diye istedim.Ve onu da koparmıştım.Ama ne yalan söyleyeyim keşke o kadroyu koparmasaydım.Dinar Kütüphanesi memurluk kadrosuyla kalsaydı.Çünkü benim ortaokul mezunu olmam müdürlüğe yeterli olmadı.Derecemde 5/5 de kalkıştı siyaset nedeniyle gelen kültür müdürlerinin gazabına uğradım.Hasan bey Dinar için baş vuran müdürleri kabul etmiyordu orda Ayhan var emekli olsun sonra atarız dediğini duydum.

Maalesef çalışıp çabalamak boşa gitti. Ama ben müdür olamasam da ilçeme yeni bir kadroyu kavuşturmuştum. Ve en güzeli Dinara modern bir kütüphane kazandırmıştım. Zemin altında 3 ayrı salon, kalorifer kazan dairesi,odun kömürlük vardı.İlk katında sağ tarafta 300 kişilik konferans ve toplantı salonu özel koltuklarla döşeli.önünde dinlenme salonu,sol tarafta büyük bir salon içi çocuk lar için donatılmış masa sandalye ve kitap rafları,merdiven yanında çocuklar için tuvalet ikinci katında hemen sağda halk kütüphanesi okurları için özel düşenmişti.Karşıda memur ve müdür odası,yanında ödünç kitap verme servisi odası,yanında 0-6 yaş çocuk oyun odası içinde oyuncaklarla dolu,yanda masa ve koltuklar döşenmiş sehpalarda her çeşit günlük gazeteler mevcut isteyen burada günlük gazete okuyabilirdi.Masalarda bulanan kulaklı müzik çalarla çeşitli bantlarla müzik dinleme imkanları hizmeti veriliyordu.Üst katta büyük salonda kitap rafları isteyen okurlar İstedikleri kitabı arama imkanı verilmiş,karşı büyük salonda ki raflarda gelen süreli yayınlar ciltli ciltsiz tüm dergiler ve okuma yerleri iki ara salon ortasında 4 tane özel araştırmacılar için yapılmış odalar vardı…Bu hizmetlerin yapıldığını belediye anonsuyla halka duyurdum.Anne babalar çocuklarıyla gelecek çocukları oyun odasında oyunlar oynarken,boyama kitaplarıyla uğraşırlarken veliler de gazete müzik odasında kitap gazete okuyup veya müzik dinleyebileceklerdi.Ben genel müdürüm Hasan Duman ,milletvekilim Hamdi Özsoy sayesinde ve Kaymakamlarımın desteği ile böyle modern bir kütüphane binamızı Dinara kazandırmıştım.Ama takdir edildim mi edilmemişim her halde.

İşte ben Genel müdürüm Hasan Duman’ın, Milletvekilim Hamdi Özsoyun, kaymakamım öldüyse Allah rahmet eylesin Kaymakamlarımın desteği ve bana 5-10 lira yardım ederek arsa parasına yardımcı olan Dinar halkını desteği ile arsasını temin ederek plan projeden çıkarak ihalesi yapıldı.Bu uğraş ve çabalar 1990 yılına kadar sürdü.Planlamadan çıkıp ihalesi yapılınca Ankara’dan bir müteahhit gelerek temel hazırlığı yaptı ve temelini törenle atmıştık.1992 son ayında kütüphane teslim edildi ve 1993 Ocak’ta DİNARA MODERN BİR KÜTÜPHANE BİNASI KAZANDIRDIM.Açılışını Fikri Sağlar ve o zaman Hasan Müdürüm yerine geçen Bayan Müdüre hanımla yapmıştık.

Sonuç ne oldu? Aynı yıl ben emekli oldum müdürler ardı ardına kadro için kullandılar ne hizmeti verdiler. Maaşlarını alıp yan gelip yattıkları gibi kadro alıp torpille gittiler. Kalan son müdürler ne yaptı sanki devlet yeni bir okul binası yapma gücü yokmuş gibi 50 yıl hizmet verecek kütüphane binamı yok ettiler. Hiçbir zaman hakkımı onlara helal etmeyeceğim. Bugün kendimi kültür hizmetine atamam beni yok olan kütüphane binamdan uzaklaştırdı. Emekli oldum olalı hiç uğramadım. İstedikleri Fen Lisesi de olmadı. Okuyucusu mu azdı? Görevlisi çalışıp uğraşmazsa elbette az olur. Depremde oradaki evim iyi ki yıkılmış yoksa o binanın önünden nasıl geçerdim. Şimdi iyi ki küçük de olsa hizmet verecek bir yer tahsis ettiler. Eskisi gibi oradan oraya taşınır dururdu. Ayhan Kalkan 15.12.2021