MENDERES’İN KAYNAĞI’NDAN-RAİF ÖZTÜRK

Âşık Veysel ve Nedret Gürcan -1956-Dinar

NEDRET GÜRCAN’IN SEVGİLİ TAŞRASI VE ÂŞIK VEYSEL

Âşık Veysel yoksul bir Anadolu sanatçısıdır. Türkiye’de henüz çok tanınmış değildir, elinden tutan yoktur. Sivas’tan sonra Anadolu ilçelerini, köylerini dolaşarak çalıp çığırmakta üç beş kuruş kazanarak evinin rızkını sazı ve sözü ile çıkarmaya çalışmaktadır.

1956 yılının kış mevsimidir. Sivas’ın karlı boranlı bir gününde sazını omuzlar ve rızkını aramaya çıkar. Nereye gideceğini bilmemektedir. Köyden Sivas Garajına geldiğinde birden Başkentte gitmeye karar verir. Biner bir otobüse Ankara’nın yolunu tutar. İki üç gün Ulus civarındaki kahveleri dolaşır. Çalıp söyler… Her kahvede kahveciler yardımcı olur ve müşterilere tepsi gezdirerek üç beş kuruş toplamaya çalışırlar. Ankara’ya büyük ümitle gelen, sanat ve sanatçının kıymetinin bilineceğini tahmin ettiği bu yerde hayal kırıklığına uğrar. Topladığı parayla karnını doyurmayı, pazarlık ederek kaldığı oteldeki, izbe odanın ücretini ödemeyi başaramaz. Ne yapacağını ne yöne gideceğini bilemez.

  1. gelişinin beşinci günüdür. Samanpazarı’ndaki bir kahveden yine boynu bükük, düşünceli çıkar. Ankara’da ikamet eden, devlet memuru bir şairle karşılaşır. Şair Veysel’i tanır ve ilgi gösterir… Hâl hatır sorar, sonra da girer koluna bir aş evine sokar ve karnını doyurur. Yemek yerken, Veysel’e sohbeti koyulaştıran Ankaralı şair, Âşık Veysel’in sıkıntısını anlar… Ankara’da iş çıkaramadığını öğrenir. Veysel’e, Ankara’dan taşraya gitmesini, Anadolu kasaba ve ilçelerinde kendi değerinin, söylediği türkülerin değerinin daha iyi bilineceğini anlatır. Cebinden bir kart çıkarır; “Üstad der, seni Dinar’a, bir sanatçı arkadaşıma göndersem gider misin? Dinar Afyon’un ilçesidir. Ulaşımı kolaydır. Orada varlıklı, sanat ve sanatçı dostu bir bey var. Adı Nedret Gürcan, fabrikatör… O senin elinden tutar. Dinar şirin bir ilçe, insanları da özü sözü bir… Ben çok sevdim, sen daha çok seveceksin… Nedret Bey’in Taşrası, taşra insanları da seni sevecek” deyip cebinden çıkardığı kartı eline tutuşturur.

Âşık Veysel, bir ümitle Ankara Otobüs Garajından Dinar’a hareket eder. Cebindeki kart güvencesidir. Bu güvence ile rahattır. Arada bir can simidi gibi sarıldığı kartı yoklar… Soğuk bir Mart gününde sekiz saat süren uzun bir otobüs yolculuğundan sonra Dinar garajında iner. Elinde kart ile şair ve Fabrikatör Nedret Gürcan’a çok kolay ulaşır. Üşümüştür, acıkmıştır. Nedret Gürcan iki Dinarlının peşinde Fabrikanın bürosuna giren Veysel’i hemen tanır. Yerinden kalkan ellerine sarılır. Koluna girer bir koltuğa oturtur. Hoş beşten sonra kendisini Dinar’da görmekten çok memnun olduğunu ifade eder.. Hem ilgi, hem de kahveci rahmetli Gani’nin getirdiği çay Veysel’in içini ısıtmıştır.

Nedret Gürcan, aydın bir insan ve sanatçıdır. Veysel leb demeden, onun meramını anlamıştır. Veysel’in koluna girer. Doğru büroya yakın olan İmren Lokantası’nın yolunu tutar. Önce lokantanın sahibi Aşçı Kadir Usta ile tanıştırır. Sonra birlikte ustanın leziz yemeklerinden yenir. Yemekten sonra “Üstad Dinar’da kaldığın sürece burası senin evin, öğün vakitlerinde yemeklerini burada yiyeceksin. Buranın üstü de oteldir. Biraz sonra sana güzel bir oda verecekler, akşamları da orada kalıp istirahat edeceksin.” Âşık Veysel, kasabasının buz kesen havasını ısıtan lokantadaki insanların ilgisinden çok memnun kalmıştır. Bu taşra kasabasını ilk günden sevmeye başlamıştır.

Söylendiği gibi, Âşık Veysel; İmren Lokantası’nda yer içer, İmren otelinde yatar. Her gün Nedret Gürcan koluna girer, sıra ile Dinar’ın en ünlü kahvelerini birlikte gezerler. Veysel çalar söyler, Dinarlılar büyük bir şevkle alkışlarlar… Kahve müşterileri bu Anadolu ozanından, Anadolu Ozanı Veysel de taşranın bu sıcakkanlı, tatlı dilli, kadirbilir insanlarından memnundur. Program sonunda her kahvede gezdirilen tepsiler, dolar dolar taşar. Toplanan paraları Veysel, mendiline koydurur. Bazı kahvelerde toplanan parayı Mendil almaz… Veysel mutlu, Nedret bey mutlu, ziyaret edilen kahvelerin müşterileri mutludur. Kahveden geç saatte gelindikten sonra, Dinar’ın ekâbir takımıyla muhabbet İmren Lokantasında gece yarılarına kadar devam eder. Dinar’ın tüm tüccarları, esnafları, ağaları, beyleri, efendileri ve bürokratları, savcıları, hakimleri, doktorları, öğretmenleri Aşık Veysel’e aşina olur.. Gündüzleri birkaç günde okullar ziyaret edilir. Âşık öğrenci ve öğretmenlere de konserler verir. Türküler söyler, hikâyeler anlatır. Kalp gözüyle bu kasabanın doğal güzelliklerini, sevecen insanlarının hoşgörü ve sıcaklığını görür. Burasını çok seven Veysel, bir iki gün derken tam on iki gün kalır Dinar’da..

Tüm ısrarlara rağmen, “Âşıklar bir yerde en fazla üç gün kalır. Biz bu geleneği dörde katladık. Sizleri bıktırmadan ağız tadıyla gidelim” diyerek yola koyulur. Nedret Gürcan lokanta ve otel ücreti verdirmez. Ayrıca bir miktarda cebine harçlık koyar. Veysel çok mutludur. “Bu yoksul sayenizde bir yıllık rızkını toparlamıştır. Bu güzel kasabanın ağzının tadı bozulmasın… Siz çor çocuk, yoksul zengin beni gönendirdiniz Allah da sizi gönendirsin” dua ve dilekleri ile Nedret Gürcan ve kendisini uğurlayanları kucaklar… Önünde “Baburoğlu Seyahet” yazan otobüse biner, arkada güzel anılar bırakarak Afyon’a doğru yol alır.

Dinarlı Şair ve büyük ozan Âşık Veysel’i bu vesileyle hayırla yâd ediyor, ruhlarının şad olmasını niyaz ediyorum. 17.03.2020

Raif ÖZTÜRK