Pazartesi Efendileri…
Hayatımız su gibi akıp gidiyor, bazen hüzünlü bazen neşeli bazen sıkıntılı ama daha çok ,gelecek kaygısı duygusuyla….
Umutlar hayaller beklentiler,
Yaratılış gereği insan hep daha iyiyi daha güzeli daha fazlasını daha yükseğini ister ancak son noktada netice hep aynıdır, geldiğimiz toprağa geri dönmek. Dünyalık bütün emanetleri bırakıp gerçeğe rücu etmek.
Dünyada yöneten ve yönetilenler, seçmen ve seçilenler neticede bir düzen var. Seçmen kendisine her anlamda hizmet ve değer veren kişi yada kişileri SEÇER ama bunu yaparken dillendirmeden çok şeye dikkat eder. Seçmen profili bulunduğu yere yaşam düzeyine, çevresine ve coğrafyasına , fikrine göre değişebilir ama genel de değişmeyen unsurlarda vardır.
Şehirde yaşayan mesleği memur olan, esnaf olan,iş adamı olan vs..Köydeki yaşayan insanın da hepsinin seçme fikri başka olabilir. Kendi adıma bunların farklılıklarını köy,ilçe,şehir il,Büyükşehir de yaşamış biri olarak ve 25 yıla yakındır siyasetin içinde biri olarak yaşadım gördüm ve yaşıyorum.
Yukarıda dediğim gibi köydeki insanların olaylara bakışı da oradaki yaşam şartlarına göre başkalaşabilir. Ben 25 yaşına kadar köyde yaşadım, daha sonra meslekle beraber şehir hayatına geçtim. Bugün sizlere köyden ve hatıram dan bahsedeceğim. Köyde ne yapılması gerekiyorsa yaptım, hayvan otlatmak onların yerini temizlemek, pancar-patates sulamak bunları sökmek, harmanda çalışmak aklınıza ne gelirse hepsini yaşadık. Bu yaptıklarımızı kısaca yazıyorum ama onları yaşamak yaşayanlar bilir hiç de kolay değildir.
Köyde çocuklara sorumluluk mecburen erken verilir çünkü çalışacak insana ihtiyaç vardır.Bana 10 yaşımda düven 13 yaşımda traktör verildi. Genelde o zamanlar böyleydi. Ancak bu görevler çocuk için birer oyun gibidir ve kendilerine güveni arttırır. Tabi şimdi Türkiye geliştikçe çiftçilerin işi de bir hayli kolaylaştı nerdeyse benim bölgemde harman yok hep tarlada bitiyor. Su işi derseniz elektronik olmuş.
Ancak şu bir gerçektir ki her ne değişirse değişsin köylerdeki yaşam mütevazidir. Geçim derdiyle uğraşırken sanmayın ki dünyadan uzaktalar. Asla..
Geçenlerde doğup büyüdüğüm köye gittim (hep giderim zaten, Sıla-i rahim). İlkokulu bitirdiğim köy okulu şu anda köy konağı oldu orada köylülerimle sohbet ettik önce hoşgeldin bizim oğlan faslından sonra kaçınılmaz son siyasete girdik. Köylerde şartlardan dolayı sıkıntı bitmez, Afyonluca dediğimiz samimi art niyetsiz şiveleriyle, her sözün başında kullandıkları cümlelerle epey bizi eleştirdiler. Sabırla sonuna kadar dinledim ama cevaplarımda yine onların dillerindendi
Geçim şartları ekim masrafları, girdileri elde ettikler, gübre fiyatları, hayvan yem fiyatları, hükümetin uygulamaları…Arada kendi aralarında da tartışıyorlar arada birisi bizim TARIMA VERDİĞİMİZ DESTEĞİ SER ÇE KUŞUNA BENZETTİ her şeye desteğiniz var ama serçe kuşu gibi belli belirsiz aslında öyle bir birleştireceksiniz ki KARTAL GİBİ ADI BELLİ OLACAK KARTAL GİBİ YARDIM EDİYORSUNUZ SUNUŞUNUZ SERÇE KUŞU GİBİ dedi hak verdim çünkü serçe kuşu devamlı yanınızda olduğu için çok çok kıymetli gibi değildir ya da Kartal gibi çok üstünde durulmaz.
Bir hayli eleştirildikten sonra - iyide ne yapacağız kime oy vereceğiz dedim Birbirlerine baktılar birde sözlerini sabırla sonuna kadar dinledim(iyi biliyorum ki yarıda kesersem bilerek yada bilmeyerek olay gurur kavramına girecek)birisi kim var dedi yine Recep Tayyib’e vereceğiz ancak partiye bakacağız deyince o niye dedim ikisi ayrılmaz desem de o zaman niye bu sistemi getirdiniz bir yerde de iyi oldu seçmek için arkadaş deyince ben olurdu olmazdı derken arada içimizdeki en yaşlı hacı abi bana dönerek, yav “HERKES PARTİNİN KURULUŞUNDAKİ GİBİ OLSA 20-30YIL DAHA BU MEMLEKETİ YÖNETİRSİNİZ ama SİZDEN BAZILARI PAZARTESİ EFENDİLERİ GİBİ OLMUŞLAR .biz sevmeyiz böyle insanları ne ederlerse etsinler böylelerine mecbur kalmadıkça oy vermeyiz” deyince ne demek bu “PAZARTESİ EFENDİLERİ” dedim .Anlatayım dedi
Bak Zekeriya bizim eskiden çok elbisemiz yoktu en fazla iki gömlek iki pantolon ütü mütü hikaye iki ayakkabı onlardan biri de pabuç. Köy de işte güçte çalıştığımızdan haliyle elbiselerimiz kirli olurdu. Bizim şehir pazarımız pazartesi olduğundan o gün mümkün olduğunca temiz ve bakımlı olmaya çalışır onları giyince de başka bir insan olurduk. Ee ne var bunda hacı abi ayakkabı yürütür elbise konuşturur demeye kalmadan dur bi hele dedikten sonra yine başladı anlatmaya
Bazıları bu urbaları giydikten sonra abartır başka bir insanmış gibi kostak kostak yürür, ukala ukala konuşur herşeyi o bilir gibi dem vurur, diğer insanları hor görür, şehre gidemeyen garipleri küçümser, o elbiseyi giyince herşeyi mübah görür. Selam verirsin öyle bir selam alışı vardır senden selam alınmaz ama neyse der gibi selam alır yine Allah’ın selamını verirsin gayet iyi niyetli insani olarak ,yine selam alır ama yüz hattından acaba ne isteyecek der gibi bakar, o elbiseyi giyince dini ,töreyi ,ahlakı unutur sanki köye geri dönmeyecek sanki tarlaya o gitmeyecek, sanki köydekilerle yaşamayacak …..Bu dediklerim bazen tek kişi olur bazen bir grup olur eğer bunlar grup ve parti olursa dön bak geçmişe bir biz köylüler değil bütün Türkiye böylelerine kendini yönetme yetkisi vermez Zekeriya dedi. BİZ BUNLARA PAZARTESİ EFENDİLERİ DERİZ. Üzülüyom (şivesi) sizin cenah ta da son dönemlerde milletten kopuk pazartesi EFENDİLERİ çoğalmaya başladı. İnşallah düzelirler diyerek az da olsa görüşünü belli etti
Dilimizin döndüğünce kurucusu olduğum siyasi hareketin 20 yıldır Türkiye’ye neler kazandırdığını. yaşam seviyesindeki değişikliği, her şeye rağmen ne büyük yatırımlar yaptığını anlatsam da onların gözünden birinci sırada cep ekonomisi ikinci sırada da insan ilişkileri(Pazartesi efendileri örneği).Neticede bütün eleştirilerini dinledim ama onların eleştirisi aile içi gibi bir eleştiri , köy zaten yüksek oy oranıyla çocuklarına hep sahip çıktı bu güne kadar bundan sonrada öyle görünüyor.
Hacı amcamın sözleri bana Kamu denetçiliğinde İstanbul da bir konferanstaki anımı hatırlattı. İstanbul da büyük bir üniversitenin üst düzey yöneticilerine konferans vermiştim ne olur ne olmaz diye dersime çok çalışmıştım çünkü bütün dinleyiciler profesördü. Soru hiç ummadığım bir yerden geldi-Hocamın birisi, “Zekeriya bey buraya gelmeden biyografinize baktım siyasetle ilgilenmişsiniz benim hiç ilgi alanım değil bir insan niye siyasetle uğraşır?” diye sordu. Uzun cevap verebilirdim ama vereceğim cevap sadece beni değil hangi makam ve mevkide bulunursa bulunsun bütün siyasileri ilgilendiriyordu. Rabbim aklıma düşürdü Şems’i Tebrizi’nin şu güzel dizeleri aklıma geldi
Sözün kıymetini Arif olandan
Konuşmanın kıymetini lal olandan
Görmenin kıymetini ama olandan
Ekmeğin kıymetini aç olandan
Aşkın kıymetini hiç olandan hissedeceksiniz duyacak öğreneceksiniz, diyor biz siyasetle uğraşanlarda siyasetin kıymetini bir yerde bir şahıs ya da topluluk bizim şöyle bir işimiz vardı derdimiz vardı siz çözdünüz, yaptınız yardım ettiniz.
Sizden ALLAH RAZI OLSUN, diye dua ediyorlar ya biz bunun için siyaset yapıyoruz demiştim. Hülasa pazartesi EFENDİLERİ olmayıp millete hizmet yolunda gönüllü hamallar olarak gördüğümüz herkese Allah razı olsun duasının artması dileğiyle…..
Sağlıcakla
Neylerse güzel eyler