HASAT ZAMANI...

İklim değişikliği hep gündemimizde.

Her gün dünyanın bir yerlerinde olan bir yanda aşırı yağışlar, sel baskınları, fırtınalar, hortumlar bir yanda sıcaklar, kuraklık ve küresel ısınma.

Heyelana uğramış alanlar, yerleşim yerleri.

Orman yangınları ciğerimizi yakıyor. Yitirilen canlar, canlılar, her türlü nebatat.

Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar, ülkeler, üniversiteler, sivil tolum örgütleri ve tüm paydaşlar nezdinde yapılan toplantılar, konferanslar, bildirgeler maalesef işe yaramıyor.

Sanayi devrimi ile başlayan çevre kirliliği bütün farkındalıklara rağmen iklim değişikliği olarak hayatımızın bir parçası olmaya devam ediyor.

Geçen sonbahar da tarlalarımıza ekimler yapıldı.

Yağışlar beklendi...

Bazı yerlerde tohumlar nem olmayınca kuru toprakta çürüdü ve yeniden ekimler yapıldı. Ülkemizde kış geldi gelecek derken kışı yaşamadan bahar geldi.

Mayıs ayında yağan düzenli yağışlar ekimlerimizi yeşertti.

Kışın boş kalan kurumakta olan göletlerimize, barajlarımıza can suyu oldu.

Bugün içme ve sulama suyu sıkıntısı çekmiyorsak Mayıs yağmurlarının rolü önemlidir.

Artık hasat zamanındayız.

 Çiftçilerimiz, köylülerimiz bir telaş içinde. Bir yıl boyunca emek-zahmet vererek elde ettiği ürünleri en uygun fiyatla satmaya çalışıyorlar.

Tarım ve Orman Bakanlığının kuruluşu olan TMO devletin açıkladığı rakamlarla buğday, arpa, yulaf, nohut vs. tüm ürünleri alıyor.

 Çiftçi ürününü satabilmek için TMO’dan randevu almak zorunda.

Randevu sisteminde yaşanan bazı sıkıntılar üreticimizi zor durumda bırakıyor.

Satın almada gecikilen en kısa süre bile çiftçilerimizin ürünlerini esnafa daha düşük fiyatla satmasına neden oluyor.

Veya...

TMO yetkilileri diyor ki, siz ürünü bir yerde depo edin biz bir aya alırız gibi ifadede bulunuyor.

Üretici maliyet hesabı yapıyor.

Oluşan maliyet ürünün esnafa satmanın daha avantajlı olmasına neden oluyor.

Diğer bir ifade ise, TMO’nun hasat öncesi 6,5 milyon ton buğday ithalatı yaptığı, depolarında bu nedenle dolu olduğu dedikoduları çiftçiler arasında fazlaca konuşuluyor.

Tarım ve Orman Bakanlığımızın açıklama yapmasında yarar var.

Başta AK Parti Afyon Milletvekillerimiz olmak üzere, tüm Milletvekillerimiz bu konuda Bakanlık ile irtibata geçerek, gerçek neyse bunu çiftçimizle paylaşmalıdırlar.

 TMO personelinin özverili çalışmaları ile birlikte Bakanlıkta sahada kendini göstermelidir.

Tarım Bakanlığının hep bir proje bakanlığı olması gerektiğini düşünenlerdenim.

Artık ziraat, su ürünleri mühendislerinin ve veteriner hekimlerin masa başı işlerde çalışması dönemi çoktan geldi de geçti bile.

Biz hep tarım ülkesiyiz, katma değerli ürünler üreteceğiz diyorsak, bir sistem değişikliğine ihtiyacımız var.

Bunu yapmak zorundayız...

Özellikle tarımla ilgili meslek mensuplarının Bakan olarak atanmasında hep bir beklenti oluyor.

Ama değişiklik olmuyor maalesef.

Bakanlığın sahada kendisini göstermesi gerekiyor diyoruz.

Ama biz Sayın Bakanı özellikle yaz aylarında orman yangınlarında görüyoruz.

Orman yangınlarını küçümseyemeyiz.

 Bu doğru...

Ancak Bakanlığın tarımla iştigal eden her çiftçiyle proaktif bir çabayla daha fazla- daha fazla temas halinde olması gerekiyor.

Yapacağı projelerle tüm paydaşları harekete geçirebilmelidir.

 Özellikle gıda ithalatı yapan iş adamlarımız yabancı ülkelerdeki tarımla ilgisi olan bakanlık yetkililerinin, akademisyenlerin çiftçinin buğday, pirinç, ayçiçeği tarlasında, ahırında çalıştıklarını gördüklerinden bahsetmektedirler.

Kısacası işin içerisindeler.

Ankara’dan konuştuğum dostlar, Bakanlık yönetiminin çok büyük zamanını personel tayinlerinin aldığından bahsettiler.

 Artık bu dönem bitmeli...

Bakanlığın tecrübesi, tayin nakil konularını sistematik bir sisteme oturtabileceğini düşünüyorum. Ürünlerin ekilip dikilmesinde Bakanlığın bir proje dahilinde yönlendirmesine ihtiyaç var.

Bir ihtiyaç programına ihtiyaç var...

Son yıllarda alışkanlık oldu.

Belediye hangi tohumu hibe ederse çiftçi onu ekmeye başladı.

Eğer belediyeler tohum hibesi yapacaksa, Tarım Bakanlığının Koordinasyonunda olmalı bu.

 Örnek vermek gerekirse son yıllarda belediyeler ayçiçeği tohumu veriyor.

Bakınız her tarafa ayçiçeği ekilmiş.

Allah bereket versin.

 Ancak, plansızca yapılan yöntemler doğru bir yol mudur?

Tekrar etmek gerekirse; Tarım Bakanlığı bir projeler Bakanlığı olmalıdır.

 Üstüne basa basa söylüyoruz...

ABD’de Avrupa’da, Çin’de velhasıl gelişmiş ülkelerde nasıl yapılmışsa bizde öyle yapmalıyız, yapabiliriz.

Üniversitelerimiz tam anlamıyla elini taşın altına koymalıdır.

Meseleyi sadece traktör satış rakamlarıyla geçiştiremeyiz.

 Tarımda uygulanabilecek ileri teknikleri bizde uygulamalıyız.

Çiftçilerimizin tarımda teknolojik makinalara ulaşabilmesi için yol ve yöntemler bulunmalıdır.

Anadolu topraklarında onlarca yıldır günü birlik çözümler Türk çiftçisine bir şey kazandırmamıştır.

 Anadolu’nun; Afyon’un karayağız, çilekeş Ahmet – Mehmet Ağası’nın gelişmiş dediğimiz ülkelerdeki çiftçiden aşağı kalır tarafı nedir?

 Hasadımız bereketli olsun.