Parmak..
Bugüne kadar anlatmak istediğim buydu; Din yüce bir duygudur.
En zor anlarımızda.. Kimsenin bize yardım edemeyeceği zamanlarda.. Hiç kimsenin yardıma gelemeyeceği, diyelim ki bir gece karanlığında, yüreklerimizdeki o yüceliğe sığınırız..
Bir iki kelime ile o müthiş saçak altına koşarız..
Korktuğumuzda sesleniriz: “Allah’ım bana yardım et...”
Mutlu olduğumuzda mırıldanırız: “Şükürler olsun...”
Yıkıldığımızda elimizden tutmasını isteriz..
Özlem duyduğumuzda kavuşturmasını..
Anneler-babalar hiç kimseye emanet edemedikleri yüreklerinin parçası çocuklarını, bir tek ona emanet ederler:
“Allah’a emanet ol..”
O’na her an ihtiyacımız vardır...
* * *
Din yüce bir duygudur.. Hiç kimsenin tekelinde değildir..
O bizimdir...
Dini-imanı bazı siyasilerin alet etmelerine hep canımız sıkıldı...
Bakın; tepeden tırnağa kirden gözükmüyorlar...
Yolsuzlukları, hırsızlıkları, yağmaları, avantaları, suiistimalleri, basiretsizlikleri, ahmaklıkları, akılsızlıkları, hukuksuzlukları...
Tüm bunları inancı kullanarak yaptılar...
Dillerinden “Allah...” düşmedi-düşmüyor...
Söylemleri, selamlaşmaları, haramları, helalleri, yasakları...
Kısacası “Din-iman” diye diye sürdürüyorlar; açıkgözlülükleri, cingözlükleri, cinlikleri, şeytanlıkları, fettanlıkları...
Her gün bir yeni rezalet yer alıyor gündemimizde... Her gün bir yeni sahtekârlıkları dökülüyor toplumun önüne...
Ve her gün o yüce duygu biraz daha hırpalanıyor, biraz daha yaralanıyor...
Ama ne yapacaksınız?..
“Allah’ın parmağı yok ki...”
**
Tanıyan hepimizin saygı duyduğu bir muhterem var..
Muhterem, “acaba” diye düşündüğünden kimseden bir bardak çay içmez..
Ancak: oğlu, arap saçı gibi dolaşık..
Elin ikram ettiği bir bardak çayı içmeyen muhterem, oğlunun üstünden kaçırdığı hisseleri hiç sorgulamadan üstüne alıyor..
Sorgulasa hisse-misse alır mı hiç?
Deniliyor ki; eskiden olduğu gibi yüzüne bile bakmaz..
Ki, bir baba evladının düğününe gitmez mi?
Oğul izah etsin bakalım nedenini..
**
Dedik ki, belden aşağı vurmayın: yok maçan yiyorsa, küçük bilmem ne..
Biz vurursak, düştüğünüz yerden kalkamazsınız, dedik..
Daha dur, nakavt için bunun kroşesi var..
**
Riyasete ziyarette çay içerken, belediyenin ve şirketlerinin borcu nedir diye sorana anında bilgi verilirmiş-miş..
Hadi ordan!..
Meclis üyelerine verilmeyen bilgi, defalarca sorulmasına rağmen cevaplanamayan soruya çay içerken cevap verilirmiş..
Hasss..
Sılıkelam, külliyen yalan..
200 milyonun üzerinde borç olduğu söyleniyor..
Ve bu borçla hangi hayali eserlerin yapıldığına cevap verilemiyor..
Hiçbir soruya cevap yok..
Siz kaçmaya devam edin biz kovalamaya devam edeceğiz..
Yüreksizler sizi..
**
Kuru maşanız Kalecikli, sizi korumaya çalışırken batırmaya devam etsin..
Elinizden geleni ardınıza koymayın..
**
Elektrikçi Yunus’un ölümü üzerindeki sır perdesinin kalkması gerektiğini yazmıştım..
Maktulün ailevi durumunun derinine araştırılması gerekirdi..
Eşi kimin yanında çalışıyordu, hastaneye nasıl transfer oldu?
O dönemde soruşturma geçirdi mi?
Eski patronunun bir kasaba 120 milyon borcu kaldı mı?
Maktulün eşi Afyon’a neden ve kim tarafından götürüldü?
Eski patronunun bu işlerde bir rolü oldu mu?
Derinlemesine incelenirse, mutlaka sonuç çıkacağı iddia ediliyor..
İlgili makamların dikkatine sunulur.
**
Parsel Orhan, 18 Orhan, Dolap Orhan belki yardımcı olur o zavallıya..
Okur üfler, konunun kapanmasına aracılık eder..
İşleri bu..
**
Hayırlı haftalar..
**
Günün karikatürü: